KÖRKÜLERALPEREN Dostluğa açılan el

SELÂMÜNALEYKÜM ZİYARETÇİ

 
  ANA SAYFA
  KUR'AN-I KERİM
  PEYGAMBERİMİZ
  EHL-İ SÜNNET
  => Sahih Bir inanç Nasıl Olmalı?
  => Ehli Sünnet İnancı
  => Ehli Sünnet Kimlerdir?
  => Ehli Sünnet'in Şiarları
  => Fırka-i Naciye-nin 47 Prensibi.
  => Ehli Sünnet İnancı ve Tarihsellik
  SÜNNET-İ SENİYYE EDEPTİR
  ALDANAN KİM ?
  NAMAZ
  NAMAZIN ÖNEMİ
  RESİMLİ NAMAZ HOCASI
  NAMAZI TERK ETMENIN BAHANELERI
  CENNETLE MÜJDELENEN SAHABELER
  MEZHEBLER
  EVLİYALAR(Dinle)
  A-Z EVLİYA HAYATLARI (Oku)
  ÖRTÜNME ÇAĞRISI
  AİLE VE EĞİTİM
  ADAB-I MUAŞERET
  BÜYÜK İSLAM İLMİHALİ
  İletişim
  Sık kullanılanlara ekle
  İSLAM TARİHİ
  ALPEREN'CE
  OSMANLI DEVLETİ
  TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ
  TÜRKİYENİN TANITIMI
  İSLAM DÜNYASI İŞKAL ALTINDA
Veda Hutbesi

NASİHAT

Oğul,
İnsanlar vardır,şafak vaktinde doğar Akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun, Güçlüsün,kuvvetlisin,akıllısın,kelamlısın Ama,bunları nerede,nasıl kullanacağını bilmezsen Öfken ve nefsin bir olup aklını yener, Sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Daima sabırlı,sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmeyen gizemler,bilinmeyenler, Görülmeyenler, Ancak senin erdemlerinle Gün ışığına çıkacaklar. Ananı-atanı say.Bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünya inancını kaybedersen Yeşilken çorak olur,çöllere dönersin. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma,gördün söyleme,bildin bilme. Sevildiğin yere sık gidip gelme. Kalkar itibarın, muhabbet olmaz. Üç kişeye acı: Cahiller arasındaki alime, Zenginken fakir düşene, Hatırlı iken itibarını kaybedene. Unutmaki! Yüksekte yer tutanlar Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.!

İMANLI ALPEREN GENÇLİK

Ehli Sünnet Kimlerdir?
Ehl-i sünnetin başlıca prensipleri; İmâm-ı A‘zam hazretleri, Ehl-i sünneti şöyle bildirmiştir: 

1.Hazret-i Ebu Bekir ile Hazret-i Ömer’i ümmetin en üstünü tutmak, 

2.Hazret-i Osman ile Hazret-i Ali’yi sevmek 

3.Hayrın ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna inanmak. Allahın yaratmasıyle meydana geldiğine, kul iyilik isteyince Cenab-ı Hakkın yaratıp râzı olduğuna, kötülük isteyince yaratıp razı olmadığına inanmak, 

4.Mest üzerine meshi câiz görmek, 

5.Günah işleyenlere kâfir dememek. 

Bu beş inanç ile Ehl-i sünnet diğer, sapık mezheplerden ayrılmaktadır. 

Ehl-i Sünnet demek, Kur'an ve sünnetin öğrettiği şekilde inanan ve yaşayan Müslümanlar demektir. Ebedi kurtuluşa vesile olacak iman ve Allahu Teala'yı tanımak, ancak Ehl-i Sünnet itikadına sahip olmakla mümkündür. Sünnete uymak için Peygamberimiz (sav)’in Kuran uygulamalarını ve Ashab-ı Kiram'ı tanımak ve takip etmek gerekir. Çünkü bizimle sünnet arasında onlar köprü vazifesi görmektedir. İman ve İslam konusunda Ashabın yerini ve gereğini Allah Resulü (s.a.v) Efendimiz şöyle belirtmiştir: 

"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak; birisi hariç diğer hepsi Cehennem'de olacak" Oradakiler, hayretle: "O kurtulacak grup hangisidir Ya Rasulallah" diye sordular, Efendimiz (s.a.v): "Benim ve Ashabımın yolunda olanlar." buyurdu. (İbn-i Mace, Fiten:17 No: 3992 2/1322 Ebu Davud, Sünnet: 1 Na: 4596 2/608 Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned Na: 8404 3/229) Bu kurtulan fırkaya "Fırka-i Naciye" denir. Bu fırkanın bir diğer ismi de "Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat" fırkasıdır. İtikad ve amelde bütün hak mezheplerin buluştuğu nokta Kur'an ve sünnetin çizdiği noktadır. Bu mezheplerin bütün çabaları Allah’u Teala'nın ve Resulünün (s.a.v) muradını anlamak, anlatmak ve yaşamaktır. 

Ehl-i Sünnet anlayışını anlatırken Selef-i Salihini anlatmak gerekir, çünkü başlangıç noktasında bu düşünce vardır. Selef, Hz. Peygamber'e (s.a.v) en güzel şekilde uyan ilk nesle ve onları güzelce takip edenlere verilen genel bir isimdir

Selef akidesi itikadi mezheplerin ortaya çıkmasından önceki Müslümanların akidesidir. Yani Ashab-ı Kiram'ın ve Tabiun neslinin akidesidir. Bu mezhebin temel anlayışı, ayet ve hadislerin verdiği haberleri olduğu gibi kabul etmektir. 

Daha sonraları Müslümanların arasında İtikad alanında iki hak mezhep doğmuştur. Bunlar, Maturidiyye ile Eş'ariyye mezhepleridir. Maturidiyye mezhebinin kurucusu İmam Maturi'dir (rah) Tam adı Muhammed b. Muhammed'dir. Künyesi Ebu Mansur olup, daha çok Ebu Mansur Maturidi diye anılır. Hicri 238, miladi 852 tarihinde Semerkand'ın Maturid köyünde doğmuştur. Doğduğu yere nisbet edilerek "Maturidi" diye anılmaktadır. Hicri 333, miladi 944 tarihinde yine Semerkant'ta vefat etmiştir. Genel usulü, vahiyle birlikte aklı da kullanmak ve gerektiğinde ayet ve hadisleri akılla yorumlamaktır. Hanefiler ve Türklerin çoğu itikatta Maturidi mezhebini benimsemişlerdir. Eş'ariyye mezhebinin imamı Ebu'l-Hasen el-Eş'ari'dir. Asıl adı Ali b. İsmail olup, hicri 260, miladi 873 tarihinde Basra'da doğmuştur. Nesebi Ashab-ı Kiram'dan Hz. Ebu Musa el-Eş'ariyye'ye ulaştığı için ona nisbetle "Eş'ari" diye anılmıştır. Hicri 324, miladi 936 tarihinde Bağdat'ta vefat etmiştir. Amelde Şafii mezhebine bağlı olduğu için itikadi görüşleri daha çok Şafiiler arasında benimsenip yayılmıştır. Malikiler de itikatta bu mezhebi benimsemişlerdir. Matu-ridiler ile Eşariler, çok az konuda farklı görüşlere sahiptirler. 

Selef-i Salihin, Maturidiyye ve Eş'ariyye mezhepleri Eh-i Sünnet inancını temsil etmektedir. 

Bunlardan başka birçok itikadi görüş ve mezhepler ortaya çıkmıştır. Bunların başında Hariciyye, Mutezile, Mürcie, Cebriyye ve Müşebbihe grupları gelir. Bunların da birçok kolları mevcuttur. Bu gruplar Ehl-i Sünneti temsil etmemektedir. 

Eh-i Sünnetin içinde farklı mezheplerin hepsi hak dairededir ve doğru yol üzerindedir. Aralarındaki farklılık fitne değil, rahmet olacak şekildedir. Onun için bir mezhebe bağlı Mü'min, diğer hak mezhebi de tasdik etmelidir. 

Fıkıh ve İtikad alanında ortaya çıkan hak mezhepler Kur'an ve sünnet çizgisinden ayrılmazlar. Mezhep, yeni bir din değil, dinimizin itikat, ahlak ve terbiye alanında hizmet veren kuruluşlardır, dinin aslı nasılsa o şekilde bir anlayışla ifade edilmesidir. Hepsi ciddi bir ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Hepsinin kaynağı Kur'an ve sünnettir. 

Bir Mü'min itikadını düşündüğü gibi, fıkhını ve ahlakını da düşünmek zorundadır. Çünkü her birisi diğerinin parçası ve tamamlayıcısıdır. Fıkıh insanın, hayatının her alanında lehindeki ve aleyhindekileri bilmesi demektir. Din; iman, ibadet ve güzel ahlaktan oluşmaktadır. 

Peki, Doğru İman Nasıl Olmalı; 

İman; sıfatları ile birlikte Allaha, meleklerine, gönderdiği mukaddes kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allahtan olduğuna, öldükten sonra dirilmeye inanmaktır. [Meselâ “Allah gökte” demek, O’na mekân isnat etmek olup, küfürdür.] İmanın sahih, makbul ve muteber olması için gerekli şartlardan bazıları şunlardır: 

1- İmanda sabit olmak: Meselâ, 3 yıl sonra dinden çıkacağım diyen, o anda kâfir olur. 

2- Havf ve recâ arasında olmak: Yani Allahın azabından korkup, rahmetinden ümit kesmemek. 

3- Can boğaza gelmeden iman etmek: Ölürken, ahiret hâllerini gördükten sonra kâfirin imanı muteber olmaz. Fakat o anda da, Müslümanın günahlardan tevbesi kabul olur. 

4- Güneş batıdan doğmadan önce iman etmek: Güneş batıdan doğunca tevbe kapısı kapanır. 

5- Gâibi yalnız Allahü teâlânın bildiğine inanmak: Melek, cin ve peygamber de gâibi bilemez. Fakat Allahın bildirdikleri bilir. 

6- İmandan bir hükmü reddetmemek: Küfrü gerektiren şeylerden kaçmak. 

7- Dinî bir hükümde şüphe etmemek: Meselâ; “Acaba namaz farz mı, kumar haram mı?” diye şüphe etmemek. 

8- İtikadını İslâm dininden almak: Tarihçilerin, felsefecilerin değil, Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği şekilde iman etmek lâzımdır.
 
9- Hubbi fillâh, buğdi fillâh üzere olmak: Sevgi ve buğzu yalnız Allah için olmak. Allah düşmanlarını sevmek, onları dost edinmek, Allah dostlarına düşman olmak küfrü gerektirir. 

10- Ehl-i sünnet vel cemaate uygun itikat etmek: 

Ehl-i sünnet olmak için gereken itikatlardan bazıları şunlardır: 

1- Kur’ân-ı kerîmin Kelâm-ı İlâhî olup mahlûk [yaratık] olmadığına inanmak. 

2- Kendi imanından şüphe etmemek. 

3- Eshâb-ı kirâmın tamamını sevmek, hiçbirini kötülememek. 

4- Cennette Allahü teâlânın görüleceğine inanmak. 

5- Fıskı bilinmeyen her imâmın arkasında namaz kılmak. 

6- Ehl-i kıble’yi tekfir etmemek, yani namaz kılan Müslümana işlediği günahlardan dolayı kâfir dememek. Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, mânâsı çok açık olan kat’î bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibâdeti yapsa da kâfir olur. 

7- İbâdetler, imandan parça değildir. Yani ibâdet etmeyen ve günah işleyen mümine kâfir denmez. 

8- Mest üzerine mesh câizdir. 

9- İman artıp eksilmez. 

10- Mirâc ruh ve bedenle birlikte olmuştur. 

11- Tasavvufu inkâr etmemek. 

12- Mûcize ve keramet haktır. 

13- Bugün için dört hak mezhepten birine uymak, mezhepsiz olmamak. 

14- Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer’in halîfe olduğuna ve üstünlüklerinin halîfelik sırasına göre olduğuna inanmak. 

15- Kabir ziyareti, enbiyâdan ve evliyâdan yardım istemek câizdir. 

16- Okunan Kur'ân-ı kerîmin ve verilen sadakanın sevabını ölülere göndermenin câiz olduğuna, bu sevapların ve duâların ölülere vâsıl olarak, azaplarının azalmasına sebep olacağına inanmak. 

17- Kabir suali haktır. 

18- Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. 

19- Sırat köprüsü vardır. 

20- Şefaata, hesaba ve mizana inanmak. 

21- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve bildirilen diğer kıyamet alametlerine inanmak. 

İmam-ı A’zam hazretleri (Kıyamet alametlerine tevilsiz inanmalı) buyuruyor. (Fıkhı ekber) Bir hadis-i şerif meali: 

Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama iman artık fayda vermez. [Buhari, Müslim] Güneşin batıdan doğmasını, (Avrupa Müslüman olacak) diye tevil etmek, imam-ı a’zamın sözüne aykırıdır. Hiçbir İslam âlimi tevil etmemiştir. Hâşâ Resulullah, bilmece gibi mi söz söylüyor? Böyle tevil etmek, (elma dersem çık, armut dersem çıkma) demeye benzer. Nitekim (Salat, duadır, namaz diye bir şey yok) diyenler çıkmıştır. O zaman ortada din diye bir şey kalmaz. Bir de Avrupa Müslüman olunca, iman niye fayda vermesin? Güneşin batıdan doğması, ilmen de mümkündür. Dinsizler itiraz eder diye zoraki tevile gitmek gerekmez. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır, başka yörüngeye koyar. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olur. Bunlardan bazılarına inanmayan, Ehl-i sünnetten çıkmakla kalmaz, kâfir olur. Meselâ, Mirâcın Mescid-i Aksa’ya kadar olan kısmını inkâr eden kâfir olur. Bundan sonrasına inanmayan ise, bid'at ehli, sapık olur. (1) 

Kaynak; 1- R. Nâsıhîn - İtikâdnâme
 
   
Esma-ül Hüsna  
 


"O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


ALLAH
(Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


RAHMÂN
(Bagislayan, esirgeyen)


RAHÎM
(Aciyan, esirgeyen)


MELIK
(Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


KUDDÛS
(Her eksiklikten münezzeh)


SELÂM
(Esenlik veren)


MÜ'MIN
(Güven veren, vaadine güvenilen)


MÜHEYMIN
(Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)


CEBBÂR
(Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


MÜTEKEBBIR
(Azamet ve yüceligini izhar eden))


HÂLIK
(Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


BÂRI'
(Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


MUSAVVIR
(Sekil ve özellik veren)


GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


KAHHÂR
(Yenilmeyen, yegane galip)


VEHHÂB
(Karsilik beklemeden bol bol veren)


REZZÂK
((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


FETTÂH
(Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


ALÎM
(Hakkiyla bilen)


KÂBID
(Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


BÂSIT
(Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


HÂFID
(Alçaltan, zillete düsüren)


RÂFI'
(Yücelten, izzet ve seref veren)


MUIZ
(Yücelten, izzet ve seref veren)


MÜZIL
(Alçaltan, zillet veren)


SEMI'
(Isiten)


BASÎR
(Gören)


HAKEM
(Son hükmü veren)


ADL
(Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


LATÎF
(Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


HABÎR
(Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


HALÎM
(Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


AZÎM
(Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


GAFÛR
(Bütün günahlari bagislayan)


SEKÛR
(Az iyilige çok mükafat veren)


ALÎ
(Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


KEBÎR
(Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)


MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


HASÎB
(Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


CELÎL
(Azamet sahibi)


KERÎM
(Fazilet türlerinin hepsine sahip)


RAKÎB
(Gözetleyip kontrol eden)


MÜCÎB
(Dileklere karsilik veren)


VÂSI'
(Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


HAKÎM
(Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


VEDÛD
(Çok seven, çok sevilen)


MECÎD
(Sanli, serefli)


BÂIS
(Ölümden sonra dirilten)


SEHÎD
(Her seyi gözlemis olarak bilen)


HAK
(Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


VEKÎL
(Güvenilip dayanilan)


KAVÎ
(Her seye gücü yeten, kudretli)


METÎN
(Her seye gücü yeten, kudretli)


VELÎ
(Yardimci ve dost)


HAMÎD
(Övülmeye layik)


MUHSÎ
(Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


MÜBDI'
(Ilkin yaratan)


MUÎD
(Tekrar yaratan)


MUHYÎ
(Can veren)


MÜMÎT
(Öldüren)


HAY
(Ebedi hayatta diri)


KAYYÛM
(Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


VÂCID
(Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


MÂCID
(Sanli, serefli)


VÂHID
(Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


SAMED
(Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


KÂDIR
(Her seye gücü yeten, kudretli)


MUKTEDIR
(Her seye gücü yeten, kudretli)


MUKADDIM
(Öne alan)


MUAHHIR
(Geriye birakan)


EVVEL
(Varliginin baslangici olmayan)


ÂHIR
(Varliginin sonu olmayan)


ZÂHIR
(Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


BÂTIN
(Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


VÂLÎ
(Kainata hakim olup onu yöneten)


MÜTEÂLÎ
(Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


BER
(Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


TEVVÂB
(Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


MÜNTAKIM
(Suçlulari cezalandiran)


AFÜV
(Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


RAÛF
(Sefkatli)


MÂLIKÜ'L-MÜLK
(Mülkün sahibi)


ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
(Azamet ve kerem sahibi)


MUKSIT
(Adaletle hükmeden)


CÂMI'
(Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


GANÎ
(Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


MUGNÎ
(Zenginlik verip tatmin eden)


MÂNI'
(Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


DÂR
(Zarar veren)


NÂFI'
(Fayda veren)


NÛR
(Nurlandiran, nur kaynagi)



HÂDÎ
(Yol gösteren, murada erdiren)


BEDÎ'
(Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


BÂKÎ
(Varliginin sonu olmayan)


VÂRIS
(Varliginin sonu olmayan)


RESÎD
(Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


SABÛR
(Çok sabirli)


korkulerdiyari.tr.gg
ALLAH c.c En Güzel Isimleri

 
Veda hutbesi  
  Veda Hutbesi

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

 
hergün bir hadis  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol