KÖRKÜLERALPEREN Dostluğa açılan el

SELÂMÜNALEYKÜM ZİYARETÇİ

 
  ANA SAYFA
  KUR'AN-I KERİM
  PEYGAMBERİMİZ
  EHL-İ SÜNNET
  SÜNNET-İ SENİYYE EDEPTİR
  ALDANAN KİM ?
  NAMAZ
  NAMAZIN ÖNEMİ
  RESİMLİ NAMAZ HOCASI
  NAMAZI TERK ETMENIN BAHANELERI
  CENNETLE MÜJDELENEN SAHABELER
  => Hz.Ebu Bekir(r.a)
  => Hz.Ömer(r.a)
  => Hz.Osman(r.a)
  => Hz.Ali(r.a)
  => Hz. Abdurrahman b. Avf(r.a)
  => Hz. Ebu Ubeyde b. Cerrah(r.a)
  => Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas(r.a)
  => Hz. Said b. Zeyd(r.a)
  => Hz. Talha b. Ubeydullah(r.a)
  => Hz. Zübeyr b. Avvam(r.a)
  MEZHEBLER
  EVLİYALAR(Dinle)
  A-Z EVLİYA HAYATLARI (Oku)
  ÖRTÜNME ÇAĞRISI
  AİLE VE EĞİTİM
  ADAB-I MUAŞERET
  BÜYÜK İSLAM İLMİHALİ
  İletişim
  Sık kullanılanlara ekle
  İSLAM TARİHİ
  ALPEREN'CE
  OSMANLI DEVLETİ
  TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ
  TÜRKİYENİN TANITIMI
  İSLAM DÜNYASI İŞKAL ALTINDA
Veda Hutbesi

NASİHAT

Oğul,
İnsanlar vardır,şafak vaktinde doğar Akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun, Güçlüsün,kuvvetlisin,akıllısın,kelamlısın Ama,bunları nerede,nasıl kullanacağını bilmezsen Öfken ve nefsin bir olup aklını yener, Sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Daima sabırlı,sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmeyen gizemler,bilinmeyenler, Görülmeyenler, Ancak senin erdemlerinle Gün ışığına çıkacaklar. Ananı-atanı say.Bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünya inancını kaybedersen Yeşilken çorak olur,çöllere dönersin. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma,gördün söyleme,bildin bilme. Sevildiğin yere sık gidip gelme. Kalkar itibarın, muhabbet olmaz. Üç kişeye acı: Cahiller arasındaki alime, Zenginken fakir düşene, Hatırlı iken itibarını kaybedene. Unutmaki! Yüksekte yer tutanlar Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.!

İMANLI ALPEREN GENÇLİK

Hz.Ali(r.a)

Hz. ALI B. EBU TÂLIB (r.a.)

Resulullah'in amcasinin oglu, damadi, dördüncü halife. Babasi Ebû Talib, annesi Kureys'ten Fâtima binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu'i Hasan ve Ebû Tûrab (topragin babasi), lâkabi Haydar; ünvani Emîru'l-Mü'minin'dir. Ayrica 'Allah'in Arslani' ünvaniyla da anilir.
Hz. Ali küçük yasindan beri Resulullah'in yaninda büyüdü. On yasinda islâm'i kabul ettigi bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra müslümanligi ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir gün ibadet ederken gören Hz. Ali'ye Peygamberimiz sirkin kötülügünü, tevhidin manasini anlattiginda Hz. Ali hemen müslüman olmustu. Mekke döneminde her zaman Resulullah'in yanindaydi. Kâbe'deki putlari kirmasini söyle anlatir: "Bir gün Resul-u Ekrem ile Kâbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma çikmak istedi. Kalkmak istedigim zaman kalkamiyacagimi anladi, omuzumdan indi, beni omuzuna çikardi ve ayaga kalkti. Kendimi istesem ufuklari tutacak saniyordum. Kâbe'nin üzerinde bir put vardi, onu sagdan soldan ittim. Put düstü, parça parça oldu. Resulullah'in omuzlarindan indim. ikimiz geri döndük." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 384). 

Resul-u Ekrem, en yakin akrabasini uyarmak ve hakki teblig etmek hususunda Allah'u Teâlâ'dan emir alinca onlari Safa tepesinde toplayip ilâhî emirleri teblig edince, Kureys müsrikleri onunla alay etmisti. ikinci toplantiyi yapmasini Hz. Ali (r.a.)'ye birakti, Ali de bir ziyafet hazirlayarak Hasimogullarini davet etti. Resulullah yemekten sonra: "Ey Abdülmuttalibogullari, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmis bulunuyorum. 

Içinizden hanginiz benim kardesim ve dostum olarak bana bey'at edecek" dedi. Yalniz Ali (r.a.) kalkti ve orada Resulullah'a onun istedigi sözlerle bey'at etti. Bunun üzerine Resul-u Ekrem, "Kardesimsin ve vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti.
Hz. Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye birakti ve o gece Hz. Ali, Resulullah'in yatagini da yatarak müsrikleri sasirtti. Böylece Hz. Ali, Hz. Peygamber'i öldürmeye gelen müsrikleri oyalayarak onun yerine hayatini tehlikeye atmis, bu suretle Peygamber'e hicreti sirasinda zaman kazandirmistir. Hz. Ali, Peygamberimiz'in kendisine biraktigi emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti. Medine'de de Hz. Peygamber'in devamli yaninda bulundu, bütün cihat harekâtlarina katildi, Uhud'da gâzî oldu. Bedir'de sancaktardi. Ayni zamanda kesif kolunun basindaydi; hakim noktalari tesbit ederek Hz. Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler isgal edilerek, Bedir'de önemli bir savas harekâtini basariya ulastirdi. Bedir gazasinin baslamasindan önce, Kureysliler'le teke tek dövüsen üç kisiden biriydi. Bu dögüste, hasmi Velid b. Mugire'yi kilici ile öldürdügü gibi, Hz. Ebû Ubeyde zor durumdayken yardimina kostu ve onun hasmini da öldürdü. Kendisine "Allah'in Arslani" lâkabi ve Bedir ganimetlerinden bir kiliç, bir kalkan ve bir de deve verildi. Hz. Ali, Bedir savasindan sonra Hz. Peygamber'in kizi Hz. Fâtima ile evlendi. Nikâhini Hz. Peygamber kiydi. O zamana kadar Resulullah'la oturan Hz. Ali nikâhtan sonra ayri bir eve tasindi. Hz. Ali'nin, Hz. Fâtima'dan üç oglu, iki kizi dünyaya geldi. Hicret'in üçüncü yilinda Uhud savasinda, müslüman okçularin hatasi yüzünden müsrikler müslümanlarin üzerine saldirmislar ve Hz. Peygamber de yaralanarak bir hendege düsmüs ve düsman onun öldügünü yaymisti. Halbuki o sirada dögüse dögüse gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in içine düstügü hendege ulasarak, onu korumaya almisti. Iki tarafin da kazanamadigi bu savasta Hz. Ali birçok yerinden yaralanarak gazi oldu. 

Uhud savasindan sonra Hz. Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri üzerine bu kabile ile yapilan savasi bizzat idare etti. Bütün çarpismalarda Hz. Ali kahramanca dögüsmüs ve müsriklerin en meshur savasçilarini öldürmüstür. Hudeybiye barisinda sulh sartlarinin yazilmasinda o memur edildi. Hz. Ali, sulhnameyi yazmaya söyle basladi: "Bismillâhirrahmânirrahîm . Muhammed Resulullah...." Ancak müsrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Hz. Peygamber, "Resulullah" yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasini Hz. Ali'ye söylemis fakat Hz. Ali "Resulullah" ifadesinin yaziminda israr etmistir.
Hz. Ali Mekke'nin fethi sirasinda yine sancaktardi. "Keda" mevkiinden Mekke'ye girdi. Mekke kan dökülmeden fethedildi. Hz. Peygamber ile birlikte Kâbe'deki bütün putlari kirdilar. 

Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem, Hâlid b. Velid'i Benu Huzeyme kabilesine gönderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî olmalarindan, "müslüman olduk" anlamindaki "eslemna" kelimesi yerine "sabbena" dedigi için Hâlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp etti. Hz. Peygamber olayi duyunca çok üzüldü. Hz. Ali'yi bu hatayi telâfi ile görevlendirdi. Hz. Ali Benu Huzeyme'ye giderek öldürülenlerin diyetini ödeyip magdur olanlarin zararlarini telâfi etmisti. 

Huneyn gazasinda müslümanlar bir ara bozulup dagildilar. Sayilari binleri buldugu halde içlerinden ancak birkaç kisi sabredip dayanabildi. Hz. Ali bu savasta yalniz sabirla tahammül etmekle kalmayarak gösterdigi yigitlik ve kumandanlikla islâm ordusunun kendi safinda toparlanmasini sagladi.
Resulu Ekrem hicretin 9. yilinda Tebük seferine çikarken Hz. Ali'yi ehl-i beytin muhafazasi için Medine'de birakti, ancak bu sefere katilamadigi için müteessir oldu. Bunun üzerine Resulullah: "Musa'ya göre Harun ne ise, sen bana karsi o olmak istemez misin?" dedi. Ali, bu iltifattan çok memnun oldu. 

Berae suresinin ayetleri nazil olunca, Resulullah Hz. Ali'yi Mekke'ye gönderdi. Bu suretle hiçbir müsrikin artik Kâbe-i serîfi bundan sonra haccedemeyecegini bildirdi.B
undan sonra haccedemeyecegini bildirdi. Yemen bölgesinin islâm'a girmesi zordu. Görev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu çok güç bir is" dedi. Resulullah da "Ya Rabb, Ali'nin dili tercümani, kalbi hidayet nurunun memba olsun" diye dua edince, Ali, siyah bir bayrak alarak Yemen'e gitti, kisa süren irsadlari sayesinde Yemen'in bütün Hemedan kabilesi müslüman oldu.Hz. Peygamber'in vefati sirasinda, hücresinde bulunanlarin basinda geliyordu. Hz. Ebu Bekir halife seçildigi sirada Hz. Ali Resulullah'in hücresinde tekfin ile mesgul idi. 

Hz. Ömer devrinde devletin bütün hukuk isleriyle ilgilenip adeta islâm devletinin bas kadisi olarak görev yapti. Hz. Ömer'in sehâdeti üzerine yine devlet baskanini seçmekle görevlendirilen alti kisilik sûra heyetinde yer alip, bu alti kisiden en sona kalan iki adaydan biri oldu. 

Hz. Osman'in hilâfeti döneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla birlikte islâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen sikayetleri hep Hz. Osman'a bildirmis ve ona hâl çareleri teklif etmisti. Hz. Osman'i muhasara edenleri uzlastirmak için elinden gelen gayreti sarfetti. 

Hz. Osman'in sehâdetinden sonra islâm'in ileri gelen sahsiyetleri ona bey'at ettiler. Ancak onun bu dönemi Allah'in bir takdiri olarak son derece karisik bir dönem oldu. Hilâfete geçtiginde hâlledilmesi gereken bir çok problemle karsi karsiya kaldi. Bu karisikliklar Cemel ve Siffin gibi iç çatismalari dogurdu. islâm devleti bünyesindeki bu ihtilâflari giderme konusunda büyük fedakârlik ve gayretler gösterdi.
Nihayet, Kûfe'de 40/661 yilinda bir Hârici olan Abdurrahman b. Mülcem tarafindan sabah namazina giderken yaralandi. Bu yaranin etkisiyle sehid oldu. 

Hz. Ali devamli olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yaninda bulundugu için Tefsir, Hadîs ve Fikihta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Resulullah'in tabiri ile "ilim beldesinin kapisi" olarak ümmetin en bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda insanlari hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmis ve hilâfet dönemi iç karisikliklarla dolu olmasina ragmen islâm'in ögretilmesi ve ögrenilmesi hususunda büyük katkilari olmustu.
Medine'de duruma hakim olup yönetimi tam olarak eline aldiktan sonra ögretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerin ögretilmesini Ebu Esved ed-Düeli'ye, Kur'an okutma ve ögretme isini Abdurrahman esSülemi'ye, Tabiî ilimler konusunda ögretmenlik görevini Kümeyl b. Ziyâd'a verdi. Arap edebiyati konusunda çalisma yapmak üzere de Ubade b. esSamit, ve Ömer b. Seleme'yi görevlendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, tesrî ve kaza gibi bölümlere ayirarak yürütüyordu. Malî isleri, dagitma ve toplama diye iki kisma ayirmazdi. Ümmetin malini ümmete dagitirken de son derece titiz davranirdi. Kendisine bir pay ayirma noktasinda gayet dikkatli olup, kimsenin hakkina tecavüz etmemekte de büyük bir örnek idi. Kendisini Kûfe'de görenler, kisin sogugunda ince bir elbisenin altinda tir tir titreyerek camiye gittigini aktarirlar. Devlet yönetici ve memurlarinin nasil davranmalari gerektigi konusunda su yönetmeligi hazirlamisti. 

1.
Halka karsi daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayin ve onlari azarlamayin . 

2.
Müslüman olsun olmasin herkese ayni davranin. Müslümanlar kardesleriniz, müslüman olmayanlar ise sizin gibi bir insandir. 

3.
Affetmekten utanmayin. Cezalandirmada acele etmeyin. Emriniz altinda bulunanlarin hatalari karsisinda hemen öfkelenip kendinizi kaybetmeyin . 

4.
Taraf tutmayin, bazi insanlari kayirmayin. Bu tür davranislar sizi zulme ve despotluga çeker. 

5.
Memurlarinizi seçerken zalim yöneticilere hizmet etmemis ve devletin suçlarindan ve zulümlerinden sorumlu olmamis bulunmalarina dikkat edin.

6.
Dogru, dürüst ve nazik kisileri seçin ve çikar ummadan ve korkmadan aci gerçekleri söyleyebilenleri tercih edin. 

7.
Atamalarda arastirma yapmayi ihmal etmeyin. 

8.
Haksiz kazanç ve ahlâksizliklara düsmemeleri için memurlariniza yeterince maas ödeyin. 

9.
Memurlarinizin hareketlerini kontrol edin ve bunun için güvendiginiz samimi kisileri kullanin. 

10.
Mektuplar ve müracaatlara bizzat kendiniz cevap verin. 

11.
Halkin güvenini kazanin ve onlarin iyiligini istediginize kendilerini inandirin . 

12.
Hiç bir zaman vaadinizden ve sözünüzden dönmeyin. 

13.
Esnaf ve tüccara dikkat edin; onlara gereken önemi gösterin, fakat ihtikâr, karaborsa ve mal yigmalarina izin vermeyin. 

14.
El islerine yardim edin; çünkü bu yoksullugu azaltir, hayat standardini artirir. 

15.
Tarimla ugrasanlar devletin servet kaynagidir ve bir servet gibi korunmalidir. 

16. Kutsal görevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak oldugunu hiç aklinizdan çikarmayin. Memurlariniz onlari incitmesin, onlara kötü davranmasin. Onlara yardim edin, koruyun ve yardiminiza ihtiyaç duyduklari her zaman huzurunuza çikmalarina engel olmayin . 

17.
Kan dökmekten kaçinin, islâm'in hükümlerine göre öldürülmesi gerekmeyen kimseleri öldürmeyin.

Hz. Ali bütün bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir halifeydi. Bes yillik halifeligi çok önemli olaylarla, savas ve sikintilarla geçmisti. Fitnelere karsi sonuna kadar dogru yoldan sabirla mücadele etmek istedi sonunda sehid oldu. 

Hz. Ali Islâm'in bütün güzelliklerine vakifti. Çünkü o, Resulullah'in daima yaninda bulunmustu. Vahiy kâtibiydi, hâfiz, müfessir ve muhaddisti. Hz. Peygamber'den bes yüzden fazla hadis rivayet etti. Ahkâmin nazariyatindan çok amelî keyfiyetine bakardi: "Halka anladiklari hadisleri söyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip edilmesini ister misiniz?" (Buhârî, ilim) demistir. 

Hz. Ali'nin, Hz. Fâtima'dan Hasan, Hüseyin, Muhsin adli ogullari ve Zeynep, Ümmü Gülsüm adli kizlari oldu.
Hz. Ali âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarisan, takva sahibi ve son derece cömertti. Medine'de müslümanlarin durumu düzeldikten sonra, Hz. Ali de bir hizmetçi almaya karar verip, Resulullah'a gitti. Resulullah kiziyla damadinin arasina girerek: "Ben size hizmetçiden daha hayirlisini haber vereyim. Yatarken otuzüç kere Allahü ekber, otuzüç kere Elhamdülillah, otuzüç kere de Subhanallah deyin" buyurdu. Yine bir gün yiyecek çok az yemekleri olan Hz. Ali ile ailesi sofraya oturduklari sirada kapilarina bir dilenci geldi, onlar da yemegi dilenciye verdiler. Ertesi gün gelen bir yetime, üçüncü gün gelen bir esire yemeklerini verdiler. Bu olay üç gün sürdükten sonra su ayet-i kerime indi: "süphesiz en iyiler mizaci kâfur olan bir tastan içerler. Allah'in kullarinin tasira tasira içecegi bir kaynak. Adagi yerine getirirler ve serri yaygin olan bir günden korkarlar. içleri çektigi hâlde yiyecegi, miskine, yetime ve esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah'in rizasi için doyuruyoruz, sizden bir karsilik ve tesekkür beklemiyoruz. Dogrusu biz oldukça asik suratli zorlu bir günden dolayi Rabbimizdan korkuyoruz' derler. Allah da bu günün serrinden onlari korur. Onlara parlaklik ve sevinç verir." (Insan, 5/11) 

Hz. Ali'nin "Zülfikâr" adi verilen meshur bir kilici vardi. Kilicin agzi iki çatalli idi ve Hz. Ali'ye Resulullah tarafindan hediye edilmisti. Hz. Ali'nin cömertligi, insanîligi, Resulullah'a olan yakinligiyla edindigi büyük manevî miras onu yüzyillardir halk inançlarinda destani bir kisilige büründürmüstür. Bir gün onun dört dirhemi vardi. Birini açiktan, birini gizliden birini gündüz, birini de gece infak etti ve hakkinda su ayet-i kerime indi: "Mallarini gece ve gündüz, gizli ve açik olarak infak edenler. Onlar için Rabbleri katinda karsiliklari vardir ve üzülecek de degillerdir." (el-Bakara, 2/274).

Hz. Ali'nin peygamberimizden rivayet ettigi bazi hadis-i serifler: "Günah isleyen biri pisman olur, abdest alir namaz kilar ve günahi için istigfar ederse Allah'u Tealâ Nisâ suresinde 'Biri günah isler veya kendine zulmeder sonra pisman olup Allah'u Teâlâ'ya istigfar ederse Allah'u Teâlâ'yi çok merhametli ve af ve magfiret edici bulur' buyurmaktadir." 

"Üzerinde farz namaz borcu olan kimse, kazasini kilmadan nafile kilarsa bos yere zahmet çekmis olur. Bu kimse, kazasini ödemedikçe Allah'u Teâlâ onun nafile namazlarini kabul etmez. " 

"Malinizin zekâtini veriniz. Biliniz ki, zekâtini vermeyenlerin bunu vazife kabul etmeyenlerin namazi, orucu, hacci ve cihadi ve imani yoktur. "
Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Ali'ye buyurdu: " Ya Ali, altiyüzbin koyun mu istersin, yahut altiyüzbin altin mi veya altiyüzbin nasihat mi istersin ? " Hz. Ali dedi: "Altiyüzbin nasihat isterim." Peygamberimiz buyurdu: "su alti nasihate uyarsan altiyüzbin nasihata uymus olursun: 1. Herkes nafilelerle mesgul olurken sen farzlari ifa et. Yani farzlardaki rükünleri, vacipleri sünnetleri, müstehaplari ifa et. 2. Herkes dünya ile mesgul olurken sen Allah'u Teâlâ'yi hatirla. islâm'a uygun yasa; islâm'a uygun kazan; islâm'a uygun harca. 3. Herkes birbirinin ayibini arastirirken sen kendi ayiplarini ara. Kendi ayiplarinla mesgul ol. 4. Herkes dünyayi imar ederken sen dinini imar et, zinetlendir. 5. Herkes halka yaklasmak için vasita ararken, halkin rizasini gözetirken sen Hakk'in rizasini gözet; hakka yaklastirici sebep ve vasitalari ara. 6. Herkes çok amel islerken sen amelinin çok olmasina degil, ihlasli olmasina dikkat et." 

Hz. Ali buyurdu: 

"Kisi dili altinda saklidir. Konusturunuz, kiymetinden neler kaybettigini anlarsiniz." 

"Insanin yaslanip Rabbini bildikten sonra ölmesi, küçükken ölüp hesapsiz Cennet'e girmesinden daha hayirlidir. " 

"Kul ümidini yalniz Rabbi'ne baglamali ve yalniz günahlari kendini korkutmalidir. " 

"Cahil, bilmedigini sormaktan utanmasin. Âlim, içinden çikamayacagi bir meselede en iyisini Allah'u Teâlâ bilir' demekten sakinmasin." 

"Sizin için korktugum seylerin en basinda, nefsinin istegine uymak ve uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alikoyar; ikincisi ise ahireti unutturur. " 

"Amellerin en zoru üçtür. Bunlar; nefsin hakkini verebilmek, her halde Allah'u Teâlâ'yi hatirlayabilmek, kardesine bol bol ikramda bulunabilmektir. " 

"Takva, hataya devami birakmak; aldanmamaktir . " 

"Kalpler, kaplara benzer. Hayirli olani, hayirla dolu olanidir." 

"Bana bir harf ögretenin kölesi olurum. " 

Hz. Ali bu ümmetin en ileri gelenlerinden biri olarak isllâm'in bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahabelerdendir .

Kaynak:Sâmil Islam ansiklopedisi

 
   
Esma-ül Hüsna  
 


"O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


ALLAH
(Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


RAHMÂN
(Bagislayan, esirgeyen)


RAHÎM
(Aciyan, esirgeyen)


MELIK
(Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


KUDDÛS
(Her eksiklikten münezzeh)


SELÂM
(Esenlik veren)


MÜ'MIN
(Güven veren, vaadine güvenilen)


MÜHEYMIN
(Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)


CEBBÂR
(Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


MÜTEKEBBIR
(Azamet ve yüceligini izhar eden))


HÂLIK
(Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


BÂRI'
(Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


MUSAVVIR
(Sekil ve özellik veren)


GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


KAHHÂR
(Yenilmeyen, yegane galip)


VEHHÂB
(Karsilik beklemeden bol bol veren)


REZZÂK
((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


FETTÂH
(Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


ALÎM
(Hakkiyla bilen)


KÂBID
(Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


BÂSIT
(Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


HÂFID
(Alçaltan, zillete düsüren)


RÂFI'
(Yücelten, izzet ve seref veren)


MUIZ
(Yücelten, izzet ve seref veren)


MÜZIL
(Alçaltan, zillet veren)


SEMI'
(Isiten)


BASÎR
(Gören)


HAKEM
(Son hükmü veren)


ADL
(Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


LATÎF
(Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


HABÎR
(Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


HALÎM
(Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


AZÎM
(Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


GAFÛR
(Bütün günahlari bagislayan)


SEKÛR
(Az iyilige çok mükafat veren)


ALÎ
(Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


KEBÎR
(Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)


MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


HASÎB
(Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


CELÎL
(Azamet sahibi)


KERÎM
(Fazilet türlerinin hepsine sahip)


RAKÎB
(Gözetleyip kontrol eden)


MÜCÎB
(Dileklere karsilik veren)


VÂSI'
(Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


HAKÎM
(Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


VEDÛD
(Çok seven, çok sevilen)


MECÎD
(Sanli, serefli)


BÂIS
(Ölümden sonra dirilten)


SEHÎD
(Her seyi gözlemis olarak bilen)


HAK
(Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


VEKÎL
(Güvenilip dayanilan)


KAVÎ
(Her seye gücü yeten, kudretli)


METÎN
(Her seye gücü yeten, kudretli)


VELÎ
(Yardimci ve dost)


HAMÎD
(Övülmeye layik)


MUHSÎ
(Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


MÜBDI'
(Ilkin yaratan)


MUÎD
(Tekrar yaratan)


MUHYÎ
(Can veren)


MÜMÎT
(Öldüren)


HAY
(Ebedi hayatta diri)


KAYYÛM
(Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


VÂCID
(Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


MÂCID
(Sanli, serefli)


VÂHID
(Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


SAMED
(Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


KÂDIR
(Her seye gücü yeten, kudretli)


MUKTEDIR
(Her seye gücü yeten, kudretli)


MUKADDIM
(Öne alan)


MUAHHIR
(Geriye birakan)


EVVEL
(Varliginin baslangici olmayan)


ÂHIR
(Varliginin sonu olmayan)


ZÂHIR
(Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


BÂTIN
(Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


VÂLÎ
(Kainata hakim olup onu yöneten)


MÜTEÂLÎ
(Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


BER
(Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


TEVVÂB
(Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


MÜNTAKIM
(Suçlulari cezalandiran)


AFÜV
(Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


RAÛF
(Sefkatli)


MÂLIKÜ'L-MÜLK
(Mülkün sahibi)


ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
(Azamet ve kerem sahibi)


MUKSIT
(Adaletle hükmeden)


CÂMI'
(Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


GANÎ
(Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


MUGNÎ
(Zenginlik verip tatmin eden)


MÂNI'
(Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


DÂR
(Zarar veren)


NÂFI'
(Fayda veren)


NÛR
(Nurlandiran, nur kaynagi)



HÂDÎ
(Yol gösteren, murada erdiren)


BEDÎ'
(Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


BÂKÎ
(Varliginin sonu olmayan)


VÂRIS
(Varliginin sonu olmayan)


RESÎD
(Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


SABÛR
(Çok sabirli)


korkulerdiyari.tr.gg
ALLAH c.c En Güzel Isimleri

 
Veda hutbesi  
  Veda Hutbesi

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

 
hergün bir hadis  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol