KÖRKÜLERALPEREN Dostluğa açılan el

SELÂMÜNALEYKÜM ZİYARETÇİ

 
  ANA SAYFA
  KUR'AN-I KERİM
  PEYGAMBERİMİZ
  EHL-İ SÜNNET
  SÜNNET-İ SENİYYE EDEPTİR
  ALDANAN KİM ?
  NAMAZ
  NAMAZIN ÖNEMİ
  RESİMLİ NAMAZ HOCASI
  NAMAZI TERK ETMENIN BAHANELERI
  CENNETLE MÜJDELENEN SAHABELER
  => Hz.Ebu Bekir(r.a)
  => Hz.Ömer(r.a)
  => Hz.Osman(r.a)
  => Hz.Ali(r.a)
  => Hz. Abdurrahman b. Avf(r.a)
  => Hz. Ebu Ubeyde b. Cerrah(r.a)
  => Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas(r.a)
  => Hz. Said b. Zeyd(r.a)
  => Hz. Talha b. Ubeydullah(r.a)
  => Hz. Zübeyr b. Avvam(r.a)
  MEZHEBLER
  EVLİYALAR(Dinle)
  A-Z EVLİYA HAYATLARI (Oku)
  ÖRTÜNME ÇAĞRISI
  AİLE VE EĞİTİM
  ADAB-I MUAŞERET
  BÜYÜK İSLAM İLMİHALİ
  İletişim
  Sık kullanılanlara ekle
  İSLAM TARİHİ
  ALPEREN'CE
  OSMANLI DEVLETİ
  TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ
  TÜRKİYENİN TANITIMI
  İSLAM DÜNYASI İŞKAL ALTINDA
Veda Hutbesi

NASİHAT

Oğul,
İnsanlar vardır,şafak vaktinde doğar Akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun, Güçlüsün,kuvvetlisin,akıllısın,kelamlısın Ama,bunları nerede,nasıl kullanacağını bilmezsen Öfken ve nefsin bir olup aklını yener, Sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Daima sabırlı,sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmeyen gizemler,bilinmeyenler, Görülmeyenler, Ancak senin erdemlerinle Gün ışığına çıkacaklar. Ananı-atanı say.Bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünya inancını kaybedersen Yeşilken çorak olur,çöllere dönersin. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma,gördün söyleme,bildin bilme. Sevildiğin yere sık gidip gelme. Kalkar itibarın, muhabbet olmaz. Üç kişeye acı: Cahiller arasındaki alime, Zenginken fakir düşene, Hatırlı iken itibarını kaybedene. Unutmaki! Yüksekte yer tutanlar Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.!

İMANLI ALPEREN GENÇLİK

Hz. Ebu Ubeyde b. Cerrah(r.a)

EBU UBEYDE B. el-CERRÂH
(?-18/639)

Emînü'l-Ümme lâkabiyla anilan, ilk müslümanlardan ve asere-i mübessere 'den olan sahâbî. Asil adi Amir b. Abdullah b. el-Cerrâh'tir. Kureys kabîlesinin Fihrogullari'ndandir. Nesebi, Rasûlullah'in nesebiyle dedelerinden Fihr'de birlesir (Ibn Sa'd, et-Tabakat, III, 297; Ibnül-Esir, Üsdü'l-Gâbe, III, 84).

Ebû Ubeyde, Hz. Ebû Bekir'in dâvetiyle veya Osman b. Maz'un baskanliginda arkadaslariyla Rasûlullah'a giderek müslüman olmustur (Ibn Sa'd, et-Tabakat, III, 298). Habesistan'a göç edenler arasinda ikinci kafiledendir. Medine'de Rasûlullah onunla Sa'd b. Muaz'i kardes ilân etmistir (Ibn Hacer, el-Isâbe, IV, 111). Ebû Ubeyde, kahramanligiyla tanindigi kadar, "Eminü'l-Ümme (ümmetin emini)" lâkabiyla meshur olmustur. Rasûlullah onun için: ''Her ümmetin bir emini vardir, bu ümmetin emini Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'tir" buyurmustur (Müslim, VII, 127; Ibn Mâce, I, 136). Esasinda Rasûlullah'in bütün ashâbi emanet ve âdillikte esittir: ancak bir vasfin her insanda ayni derecede inkisaf etmeyecegi tabîidir. Iste Hz. Peygamber, emîn olma vasfinin ashâbi içinde en fazla Ebû Ubeyde'de temayüz ettigini bunun için belirtmistir. Ibn Hibbân, Enes b. Mâlik'ten rivâyet ettigine göre, Rasûlullah, "Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, en siddetlisi Ömer, en hayalisi Osman en helâl ve harami bileni Muaz b. Cebel, ferâizi en iyi bilen Zeyd b. Sâbit, en düzgün Kur'ân okuyani Übeyy b. Ka'b, en emîni Ebû Ubeyde'dir" buyurmustur.

Ebû Ubeyde de diger büyük sahâbîler gibi bütün gazalara katilmistir. Bedir gazasinda müsriklerin safinda çarpisan ve kâfir olan babasi Abdullah'la karsilasmis ve onu öldürmüstür. Islâm akîdesinin ilk yayginlastigi dönemlerde buna benzer olaylar çoktur. Meselâ, Hz. Ebû Bekir oglu ile, Mus'ab b. Umeyr kardesi ile, Hz. Ömer dayisi ile çarpismistir. Kur'ân-i Kerîm'de söyle buyurulur: "Allah'a ve âhiret gününe îman eden hiçbir kavmi, babalari, ogullari, kardesleri, hisim ve akrabalari olsalar bile Allah ve Rasûlüne meydan okumaya kalkisanlara sevgi besler bulamazsin. Iste Allah onlarin kalplerine iman yazmis ve kendilerini tarafindan bir ruh ile desteklemistir. Onlari, altlarinda irmaklar akan Cennetlere koyar ve orada ebedî kalirlar. Öyle ki, Allah onlardan onlar da Allah'tan hosnutturlar. Iste bunlar Allah taraftaridirlar. Iyi bilin ki, Allah taraftarlari hep kurtulusa erenlerdir" (el-Mücâdele, 58/22).

Ebû Ubeyde, Uhud savasinda Rasûlullah'in yüzüne batan migfer parçalarini disleriyle çekerken ön disleri kirilmis, Hendek'te, Benû Kureyza'da, Ridvan Beyatinde Hudeybiye'de, Hayber'de, en cesur savasçilardan biri olmustur (Ibn Sa'd, et-Tabakat, I, 298). Câbir (r.a.)'in naklettigine göre Ebû Ubeyde kumandanliginda kesfe gönderilen sahâbe birliginin bir dagarcik hurmasi bulunmakta; bütün gün onlar bir hurmâ ile idare etmekte veya agaç yapraklarini suyla islatarak açliklarini yatistirmaya çalismaktadirlar. Arapça'da bu yapraklara habat denildiginden, ona izâfeten Habat gazasi diye geçen bu olayda, üçyüz kisilik birlik, sâhile vardiktan sonra büyük bir balik ile karinlarini doyurmuslardir (Buhâri, Bâb-i Gazveti Seyfü'l Bahr, Tecrid-i Sarîh Tercümesi, X, 364-367).

Bu örnek olay, sahâbenin hangi zor sartlar ve yokluk altinda ilâyi kelimetullah için cihada çiktigina sadece bir tek örnektir. Yine Ebû Ubeyde'nin sahsinda, kumandanlik için nefsi tezkiye etmenin ve Rasûlullah'a kesin itaatin bir örnegini görmek mümkündür: "Rasûlullah, Beliy ve Üzre kabilelerine Amr b. el-Âs'i bir grup sahâbînin basinda kumandan olarak gönderdi. Amr'in validesi Beliy kabilesindendi. Amr, Cüzam mevkiinde "Zâtü's-Selâsil" denilen bir yerde durmus, ilerleyememis ve Rasûlullahttan yardim istemistir. Rasûlullah, içlerinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in de bulundugu bir birligi Ebû Ubeyde kumandanliginda Amr'a yardima göndermistir. Ebû Ubeyde'ye: "Amr b. el-As ile aranizda ihtilâf çikmasin" diye de tenbih etmistir. Hakikaten Amr ile karsilastiginda Ebû Ubeyde, Amr'in kumandanlik hususunda bencil davrandigini görünce: "Allah Rasûlü bana 'Amr ile ihtilâf çikarma' dedi; onun için sen beni dinlemezsen, ben seni dinlerim" demistir. Ebû Ubeyde kumandanliga daha lâyik olmasina ragmen bu büyük davranisi göstermistir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 196).

Ebû Ubeyde hicrî 9. yilda Rasûlullah tarafindan "Eminü'l-Ümme" diye övülerek, Necran hristiyanlarindan cizye almaya memur edildi. Rasûlullah Necran hiristiyanlarini Medine'ye çagirarak onlari Islâm'a dâvet etti; ancak hristiyanlar, Islâm'i kabul etmeyip sadece cizye verebileceklerini, bunu da almasi için "güvenilir" birini memur etmesini Rasûlullah'tan istediler, Rasûlullah da, "Size hakkiyla emîn bir adam gönderecegim" diyerek Ebû Ubeyde'yi gönderdi. Rasûlullah, Bahreyn ile sulh yaptiktan sonra onlardan toplanacak cizye'yi almaya da Ebû Ubeyde'yi görevlendirdi.

Ebû Ubeyde, Mekke fethinde, Taif muhasarasinda, Vedâ Hacci'nda hep Rasûlullah'in yaninda bulunmustur. Rasûlullah'in vefâtindan sonra meydana gelen Benû Saîde sakifesi olayinda Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde birlikte hareket etmislerdir. Hz. Ebû Bekir, Ebû Ubeyde'nin elinden ve Hz. Ömer'in elinden tutarak ortalarinda durmus, sahâbeye bu iki zattan birisine bey'at etmelerini söylemis; bu sözlerin hemen ardindan Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir'e bey'at edince, Ebû Ubeyde de Ebû Bekir'e bey'at etmistir. Ebû Bekir, vefât ederken bu olayi animsatmis ve, "Benû Saide sakifesinde Hz. Ömer'i halifelige, Ebû Ubeyde'yi vezirlige lâyik gördügünü" söylemistir (Taberî, Târih, III, 430).

Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh, Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinden itibaren Hz. Ömer zamaninda cihad hareketinde Suriye bölgesindeki fetihlere katildi ve kumandan olarak yer aldi. Ayrica o, Bisan, Taberiye, Baalbek, Humus, Hama, Seyre, Maarra, Lazkiye, Antarius, Banyas, Selemiye, Halep, Antakya, Menbic, Delul fetihlerinde bulunmustur.

634 yilinda (H. 13), Humus'ta Roma Imparatoru Herakleius'un muazzam ordusuna karsi Ebû Ubeyde, Yezid b. Ebî Süfyan, Surahbil, Amr b. el-Âs ve Halid b. Velid gibi kumandanlarin ordulari birleserek Ecnâdin'de savastilar. Müslümanlar üç bin sehid vererek burayi fethettiler. Suriye'nin en mühim ticaret merkezi olan Sam'i kusattiklarinda Ebû Ubeyde Câbiye kapisindan sehre saldirdi. Halid b. Velid Sam'in kendi tarafindaki bölümünü çarpisarak ele geçirirken, Ebû Ubeyde kendi bölgesini sulh ile ele geçirdi ve hristiyanlarla yapilan sulh antlasmasi bütün sehre sâmil kilindi. 635 yilinda Fahl savasi vuku buldu. Roma ordusu müslümanlarin sayica üç-dört misliydi. Iki ordu çarpismadan önce Romalilarin özel elçisi müslümanlarin karargahina gelip sulh sartlarini görüsmek istedi. Elçi, burada Ebû Ubeyde'yi komutan olarak büyük bir ihtisam içinde biri saniyordu. Ancak her tarafta birbirine benzer insanlar ve diger askerlerden farki olmayan Ebû Ubeyde'yi görünce çok sasirdi. Ebû Ubeyde, elçinin, Roma topraklarini terkederlerse askerlerine altin verme teklifini reddetti. Iki ordu çarpisti ve müslümanlar Romalilari yenilgiye ugrattilar. 635 yilinda Suriye'nin tarihî sehri Humus fethedildi. Ebû Ubeyde birçok yerleri sulh ile ele geçirip Antakya'ya yönelmisken halife Hz. Ömer'in emriyle askerlerini durdurdu ve Humus'ta yerlesti. 636'da Herakleios Roma, Istanbul, el-Cezire, Ermenistan gibi Roma vilâyetlerinden gelen askerlerle büyük bir ordu topladi ve Suriye'ye hareket etti. Ebû Ubeyde Humus ve diger fethedilen yerlerdeki kumandanlara mektup yazarak toplanan cizyelerin iâde edilmesini, geri çekileceklerini bildirdi (Ebd Yûsuf, Kitâbu'l-Harac, 81). Daha sonra Sam'a gitti ve daginik Islâm ordularini toplamak amaciyla Yermük'te karargah kurdu. Hz. Ömer'e sür'atle haber yolladi; Roma ordusunun âdeta yagarak üzerlerine geldigini bildirdi ve âcil yardim göndermesini istedi. Yardim için vakit yoktu; Hz. Ömer cevabinda, "Onlari yeneceginize inaniyoruz" diyordu. Amr b. el-Âs da Ürdün'den Yermük'e gelince müslümanlarin maneviyatlari kuvvetlendi. Yermük'e çok yaklasan Roma ordusundan bir elçi aksam namazi kilinirken geldigi zaman Ebû Ubeyde'ye sordu: "Hz. Isa için ne düsünürsünüz?" Ebu Ubeyde su cevabi verdi: Allah buyurur ki: "Ey ehl-i kitap, dininizde taskinlik etmeyin. Allah hakkinda ancak gerçegi söyleyin. Meryem oglu Isa Mesih Allah'in peygamberidir. Ayni zamanda Meryem'e ulastirdigi kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanin, "üçtür" demeyin, vazgeçin, bu hayrinizadir. Allah ancak bir tektir. Çocugu olmaktan münezzehtir, göklerde uçanlar da yerde olanlar da O'nundur" (en-Nisâ, 4/1 71). Romali elçi bu âyeti duyunca kelime-i sehâdet getirdi ve müslümanlara katildi. Yermük savasinda müslümanlar inançlariyla dev gibi Roma ordusunu korkunç bir yenilgiye ugratti.

Herakleios artik bu yenilgiden sonra Antakya'yi terketti ve Istanbul'a giderken meshur "Elveda Suriye" sözünü söyledi.

Ebû Ubeyde tekrar Humus'a döndü. Kinnesrin, Halep, Antakya Islâm hakimiyeti altina alindi. Halid b. Velid Maras'i fethetti. Nihayet Kudüs 637 tarihinde kusatildiginda Kudüs halki ve din adamlari sehri, Hz. Ömer'e teslim etmek istediklerini söylediler. Hz. Ömer Cabiye'ye gelerek onlarla antlasma imzaladi. 638 yilinda Halid b. Velid'i baskumandanliktan azleden Hz. Ömer yerine Ebû Ubeyde'yi tayin etti. Bu sirada Rumlar tekrar yeni bir orduyla saldirdilar. Ebû Ubeyde komutasindaki Islâm ordusu Rumlari Humus'ta bir defa daha yenilgiye ugratti. Ebû Ubeyde, Sam ve çevresinin fütuhâti tamamlandiktan sonra "Sam emiri, adaleti" deyimiyle Rumlar arasinda bile hayirla anilmistir. Hicretin 18. yilinda Hicaz bölgesinde kitlik basgösterince Ebû Ubeyde Medine'ye büyük miktarda yiyecek yardimi gönderdi. Ayni yil, veya 17. yilin sonlarinda- Suriye, Misir ve Irak'i Amvas (Amevas) Tâunu diye tarihe geçen veba salgini istilâ etmis, birçok sahâbî bu salginda vefât etmisti. Ebû Ubeyde de, Hz. Ömer'in Sam'dan ayrilmasi israrlarina ragmen sehirde kalmis ve vebaya yakalanmistir. Yerine Muâz b. Cebel'i birakan Ebû Ubeyde söyle vasiyette bulundu: "Size bir vasiyyetim var. Onu kabul ederseniz hayra erersiniz: Namazinizi kilin, orucunuzu tutun, sadakanizi verin, haccinizi ifâ edin, birbirinizi gözetin, emirlerinize itaat edin ve onlari aldatmayin. Dünya sizi aldatmasin. Bir insan bin sene de yasasa âkibet su neticeye varir: Allah insanlarin alnina ölümü yazmistir, onun için hepsi ölürler. Insanlarin en akillisi Allah'a en çok itaat eden, âhiret için çok çalisandir. Hepinize Allah'in selâm ve rahmetini, lütûf ve bereketini niyâz ederim. Haydi Muâz! Cemaate namaz kildir." Ebû Ubeyde'nin kabri Sam'da Anta köyü civarinda Gavr Beysan'dadir. Tarihçilerin nakline göre Hz. Ömer ve ashâb salgin yerine gelip durumu gördükten sonra hemen oradan ayrilmak istemisler, Ebû Ubeyde Ömer'e, "Ya Ömer, Allah'in kaderinden mi kaçiyorsun?" demis, Ömer de, "Evet, Allah'in kazâsindan kaderine kaçiyorum" demistir.

Ebu Ubeyde, züht ve takvâ sahibi, "ümmetin emîni", cesur, savasçi, adaletle hükmeden, itaatkâr bir sahâbîdir. Diger birçok sahâbî gibi o da, fütuhat sonunda ele geçirilen mal ve mülke ragbet etmeyerek sade bir hayat sürdü. Hz. Ömer onun odasinin esyasiz bir keçe, bir kirba, birkaç lokma yiyecekten ibaret oldugunu görünce aglamis ve, "Dünya herkesi degistirdi, yalniz seni degistiremedi" demistir. Yine Ömer, "Allah'a hamdolsun, müslümanlar içinde böyle insanlar var..." diye onu övmüstür. Ebû Ubeyde, bir müslümanin kendisine iltica eden birini himaye edebilecegini söylemistir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 195). Asere-i Mübessere denilen, cennetle müjdelenmis on kisiden biri olan Ebû Ubeyde, Rasûlullah ile devamli birlikte oldugu halde ondan çok az hadis rivâyet etmistir. Orta boylu, zayif, güzel yüzlü, zekî, merhametli diye anilan bu sahâbî, Sam emiri iken, bütün Sam halki onun âdil bir yönetici oldugunda ittifak etmistir. Onun az hadis rivâyet etmesi, tipki Ebû Bekir, Zübeyr b. el-Avvâm, Abbâs b. Abdülmuttalib gibi birçok büyük sahâbî -Mukillin- gibi, Rasûlullah'in mâiyetinde bulunmalarina ve onun vefâtindan sonra yasamalarina ragmen, hadis rivâyeti hususunda çok titiz, bunun büyük bir sorumluluk oldugunun bilincinde oldugundan kaynaklaniyordu. Ebu Ubeyde Rasûlullah'tan ondört hadis rivâyet etmistir (Ahmed Naîm, Tecrid-i Sarîh Tercümesi, Mukaddime, 1, 60). Bu Mukillin ashâb, sünnetin birer uygulayicisi, canli birer numûnesi olduklarindan, sünneti yasamaya daha ziyade önem vermisler, sünneti "anlatma"yi ise baska sahâbîlere birakmislârdir. Ebû Ubeyde'nin râvileri arasinda Câbir, Ebû Ümâme, Abdurrahman b. Ganem bulunmaktadir.

Sait KIZILIRMAK

 
   
Esma-ül Hüsna  
 


"O, yaratan, var eden, sekil veren Allah'tir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun sanini yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Hasr-24)"


ALLAH
(Varligi zorunlu olan ve bütün övgülere layik bulunan zatin özel ve en kapsamli adi)


RAHMÂN
(Bagislayan, esirgeyen)


RAHÎM
(Aciyan, esirgeyen)


MELIK
(Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi)


KUDDÛS
(Her eksiklikten münezzeh)


SELÂM
(Esenlik veren)


MÜ'MIN
(Güven veren, vaadine güvenilen)


MÜHEYMIN
(Kainatin bütün islerini gözetip yöneten)


AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)


CEBBÂR
(Iradesini her durumda yürüten, yaratilmislarin halini iyilestiren)


MÜTEKEBBIR
(Azamet ve yüceligini izhar eden))


HÂLIK
(Takdirine uygun bir sekilde yaratan)


BÂRI'
(Bir model olmaksizin canlilari yaratan)


MUSAVVIR
(Sekil ve özellik veren)


GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahlari bagislayan)


KAHHÂR
(Yenilmeyen, yegane galip)


VEHHÂB
(Karsilik beklemeden bol bol veren)


REZZÂK
((Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren)


FETTÂH
(Iyilik kapilarini açan, hakemlik yapan)


ALÎM
(Hakkiyla bilen)


KÂBID
(Rizki tutan, canlilarin ruhunu alan)


BÂSIT
(Rizki genisleten, ruhlari bedenlerine yayan)


HÂFID
(Alçaltan, zillete düsüren)


RÂFI'
(Yücelten, izzet ve seref veren)


MUIZ
(Yücelten, izzet ve seref veren)


MÜZIL
(Alçaltan, zillet veren)


SEMI'
(Isiten)


BASÎR
(Gören)


HAKEM
(Son hükmü veren)


ADL
(Mutlak adalet sahibi, asiriliga meyletmeyen)


LATÎF
(Yaratilmislarin ihtiyacini en ince noktasina kadar bilip sezilmez yollarla karsilayan)


HABÎR
(Her seyin iç yüzünden haberdar olan)


HALÎM
(Acele ile ve kizginlikla muamele etmeyen)


AZÎM
(Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


GAFÛR
(Bütün günahlari bagislayan)


SEKÛR
(Az iyilige çok mükafat veren)


ALÎ
(Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


KEBÎR
(Zatinin ve sifatlarinin mahiyeti anlasilamayacak kadar ulu)


HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)


MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhlarin gidasini yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)


HASÎB
(Kullarina yeten, onlari hesaba çeken)


CELÎL
(Azamet sahibi)


KERÎM
(Fazilet türlerinin hepsine sahip)


RAKÎB
(Gözetleyip kontrol eden)


MÜCÎB
(Dileklere karsilik veren)


VÂSI'
(Ilmi ve merhameti herseyi kusatan)


HAKÎM
(Bütün emirleri ve isleri yerli yerinde olan)


VEDÛD
(Çok seven, çok sevilen)


MECÎD
(Sanli, serefli)


BÂIS
(Ölümden sonra dirilten)


SEHÎD
(Her seyi gözlemis olarak bilen)


HAK
(Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan)


VEKÎL
(Güvenilip dayanilan)


KAVÎ
(Her seye gücü yeten, kudretli)


METÎN
(Her seye gücü yeten, kudretli)


VELÎ
(Yardimci ve dost)


HAMÎD
(Övülmeye layik)


MUHSÎ
(Her seyi tek tek ve bütün ayrintilariyla bilen)


MÜBDI'
(Ilkin yaratan)


MUÎD
(Tekrar yaratan)


MUHYÎ
(Can veren)


MÜMÎT
(Öldüren)


HAY
(Ebedi hayatta diri)


KAYYÛM
(Her seyin varligi kendisine bagli olup kainati idare eden)


VÂCID
(Diledigini diledigi zaman bulan bir müstagni)


MÂCID
(Sanli, serefli)


VÂHID
(Bölünüp parçalara ayrilmamasi ve benzerinin bulunmamasi anlaminda tek)


SAMED
(Arzu ve ihtiyaçlari sebebiyle herkesin yöneldigi ulular ulusu bir müstagni)


KÂDIR
(Her seye gücü yeten, kudretli)


MUKTEDIR
(Her seye gücü yeten, kudretli)


MUKADDIM
(Öne alan)


MUAHHIR
(Geriye birakan)


EVVEL
(Varliginin baslangici olmayan)


ÂHIR
(Varliginin sonu olmayan)


ZÂHIR
(Varligini ve birligini belgeleyen birçok delilin bulunmasi açisindan asikar)


BÂTIN
(Zatinin görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açisindan gizli)


VÂLÎ
(Kainata hakim olup onu yöneten)


MÜTEÂLÎ
(Izzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, askin)


BER
(Iyilik eden, vaadini yerine getiren)


TEVVÂB
(Kullarini tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)


MÜNTAKIM
(Suçlulari cezalandiran)


AFÜV
(Hiçbir sorumluluk kalmayacak sekilde günahlari affeden)


RAÛF
(Sefkatli)


MÂLIKÜ'L-MÜLK
(Mülkün sahibi)


ZÜ'L-CELÂLI ve'l-IKRAM
(Azamet ve kerem sahibi)


MUKSIT
(Adaletle hükmeden)


CÂMI'
(Toplayip düzenleyen, kiyamet günü hesaba çekmek için mahlukati toplayan)


GANÎ
(Her seyden müstagni, kendi disinda her sey O'na muhtaç)


MUGNÎ
(Zenginlik verip tatmin eden)


MÂNI'
(Dilemedigi seyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü seylere engel olan)


DÂR
(Zarar veren)


NÂFI'
(Fayda veren)


NÛR
(Nurlandiran, nur kaynagi)



HÂDÎ
(Yol gösteren, murada erdiren)


BEDÎ'
(Esi ve örnegi olmayan, sanatkarane yaratan)


BÂKÎ
(Varliginin sonu olmayan)


VÂRIS
(Varliginin sonu olmayan)


RESÎD
(Bütün isleri isabetli ve hedefine ulasici, irsad edici)


SABÛR
(Çok sabirli)


korkulerdiyari.tr.gg
ALLAH c.c En Güzel Isimleri

 
Veda hutbesi  
  Veda Hutbesi

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur'andır.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

 
hergün bir hadis  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol